Viyana'dan Prag'a tren ile 5,5 saatte gidiyoruz, yolda bize yemyeşil bir doğa ve durmaksızın yağan yağmur eşlik ediyor.Prag istasyonu Viyana'nın sakinliğinden ve konforundan gelmiş bizler için şok etkisi yaratıyor karışık,kalabalık, kaotik.İlk yapılması gereken iş istasyondaki döviz bürosunda biraz € bozdurup çek kronu edinmek ama bu sırada pek de tekin gözükmeyen tiplerin bizi kestiğini fark ediyoruz.İşte Prag hakkındaki ilk gerçek:Etrafınızda devamlı bu tiplerden olacak, her yer döviz değişim işini el altından yapan kişilerle dolu,turistik her nokta, şehirdeki döviz bürolarının 200 metre kadar civarı,köprüler,müzeler her yer.Döviz bürolarının sunduğu kurdan daha cazip kur teklif ediyorlar, hatta elemanı dinlemeyip döviz bürosunda kazıklandıktan sonraki asık suratına bakıp da "I told you" diyecek kadar da halden anlıyorlar ama insana kron diye Japon yeni verecek kadar da çakal olabiliyorlar o yüzden bu elemanlardan uzak durmak gerekiyor.
Yazıya başlar başlamaz bu konuya değinmemin asıl sebebi döviz bozdurma işinin Prag'da bunun bir sorun olması .Prag hakkında ikinci bilmemiz gereken şey burada kron alırken bir kısmının komisyon olarak kesiliyor olması, bir kısmı derken öyle az bir miktardan bahsetmiyorum değişmekle birlikte %20 gibi bir oran.Bunu da ancak elinize geçen azıcık kronun faturasına bakarken eğer bit kadar yazıyı okuyabilirseniz anlıyorsunuz o yüzden bu işe girmeden önce ne kadar komisyon aldıklarını sormakta fayda var.
O zaman üçüncü şeyi de yazalım:Merak etmeyin Prag'a gelen herkes bir şekilde kazıklanıyor o yüzden canınızı sıkıp ağzınızın tadını kaçırmayın:)
Prag gerçekten çok küçük o yüzden 3 gün boyunca hiç metro, otobüs falan kullanmadan şehri dolaşabildik.Otelimize de istasyondan yürüyerek vardık.Ramada Otel'de kaldık Prag'ın merkezlerinden biri olan Varlac Meydanına çok yakın, Vaclavske Caddesi üzerindeydi.Yer olarak çok iyiydi fakat konfor ve kahvaltı olarak Viyana'daki oteli daha çok beğenmiştik.
İlk öğlen yemeğimizi yabancı bir şehrin çok aç garibanları olarak Burger King'te yedik.Bir menünün fiyatı 120 kron falandı böylece bir başka şok yaşadık hani Prag Avrupa'nın en ucuz şehirlerinden biriydi.Aslında aşağıdaki linke bakınca biz hatayı McDonalds yerine Burger King'te yemekle yapmışız.Malum ekonominin en zevkli endeksi olan Big Mac Endeksine göre bir hamburger Çek Cumhuriyetinde 3,47$, Türkiye'de ise 3,76$.Lira ve kronun $ karşısında değerininde benzer seviyede olduğuna bakarsak sorun Burger King'te.Zaten bir Big Mac 70 kron diyor, biz ne yaptık, emsalini 120 krona yedik üstelik McDonalds'ın patates kızartması daha güzel.Burger bir de ketçap mayonez falan vermiyor haberiniz ola:)
Her ne kadar yazının girişi ECON 101 dersi gibi olsa da artık gezme kısmıyla devam ediyoruz.Eski Meydana varınca karşımıza ilk astronomik saat çıkıyor.Saat başı yaklaştıkça kalabalık artıyor, millet saat başlarında görünen azizleri izleyince dağılıyor.Meydanın sağ tarafında kalan görkemli gotik yapı Leydi Tyn-Meryem Anamız Kilisesi .Diğer çaprazda Ulusal Galeri var.Meydan oldukça hareketli, devamlı bir atraksiyon var.Mesela biz oradayken etnik müzikler festivali vardı bol bol halk oyunları gösterisi izledik.Gece ışıklandırılmış hali ise başka güzel.
|
Sağ alt köşede bizim sadrazam da var. |
Daha sonraki durağımız Yahudi Mahallesi yalnız buranın girişi,sinagog dahil, paralı. Biz girmeyip Karel köprüsüne gidiyoruz.Köprünün girişinde İşkence Aletleri Müzesi var.150 kron verip buraya giriyoruz, küçük bir müze kısmen ilginç de.Dışarıda çok yağmur yağıyorsa girin yoksa es geçilebilinir.Ama insanın korkunç yüzü romantizm şehri Prag'ta olsanız bile kendini hissettiriyor.
|
Şekil 1'de görüldüğü üzere insan bir kere istemeye görsün bu kadar basit bir aletle bu kadar korkunç şeyler yapabilir. |
|
Yahudi Mahallesindeki eski mezarlar
|
Mayıs ayının sonu bile olsa Prag'ta yağmur varsa soğuk da var demektir.Köprü yağmur sebebiyle çok kalabalık değil.İki tarafında heykeller var, bunlar için etkileyici ve korkunç diyebiliriz.Bir de bol bol sokak satıcısı, müzisyen, sanatçı falan var. Köprü her ne kadar güzel olsa da yapılacak en iyi şey bu havada bir yere sığınıp kahve falan içmek.
|
Tek başına orkestra |
Sonraki durağımız Barut Kapısı oldu. Biraz bu meydanda takıldıktan sonra oldukça şık bir restauranta gittik.Cafe Imperial, aynı isimli otelin kafesi.Rezervasyon yaptırmak gerekiyor çünkü biz girişte ancak yer bulduk.Menüdeki fiyatları görünce nasıl bir yerde olduğumuzu anladık.Ördek yedim tadı da hiç fena değildi.Artık bulaşıkları yıkamak üzere mutfağa doğru gideyim derken hesap geldi. Bahşişi içine dahil ediyorlar toplam 835 krondu. Ben hala beni, o yağmurdan kabarmış saçlarımla, her tarafımdan sallanan fotoğraf makinalarıyla nasıl içeri aldıklarına şaşıyorum.
|
Barut Kapısı |
|
Kafe Imperial |
Gece için planımız Redusta isimli caz bara gitmekti malum orada olduğumuz dönem Prag Caz Festivaline( mayıs ayı) denk gelmişti fakat mekana gidince o akşam ve takipteki bizim Prag'ta kalacağımız 2 akşam için bilet kalmadığını öğrendik.Geriye bir tek soğuktan donarak otele dönmek kalmıştı, öyle yaptık.