13 Aralık 2017 Çarşamba

Kısa Bir Boston Turu

Worcester’dan Bostona gitmek gerçekten kolay.station Hub dan hem tren hem de otobüsler var.Peter Pan otobüsleriyle 14$ a gidilebiliyor yaklaşık bir saat arayla otobüs var. Boston’da ilk işi bavulları China Town’da olan hostele bırakmak oldu. HI Boston merkezi bir hostel geceliği 250$, oldukça kalabalık,hiç fena değildi.
Otelden çıkıp Boston Comman’a yürüdük. Burası büyük bir park. Boston’ın temel yerlerini yürüyerek gezebiliyorsunuz bunun için başlangıcı Boston Comman olan bir rota belirlenmiş ve bu rota kırmızı kiremitlerle çizilmiş, böylece kırmızı yolu takip ederek şehrin ana noktalarını birkaç saat içinde dolaşabiliyorsun. Boston Comman'dan bunun için bir harita almak mümkün. Biz Faneuil Hall’a kadar olan kısmını takip ettik. Daha sonra Quincy Market’ta mola verdik. Burası Boston’ın yiyecek içecek pazarı gibi bir yer sosyalleşme mekanı. İçinde dünya mutfaklarından fast food tarzı küçük tezgahlar var. Boston asıl deniz ürünleriyle ünlü ama biz malum yemek konusunda tutucu insanlarız  Bostona gelip deniz tarağı çorbası denemek yerine pizza yer geçeriz, hayır bir de bunda da çok net olunca kimse birbiriniz gaza da getirmez hadi deneyelim diye, napalım bizi de Allah böyle yaratmış.


Quincy Markettan sahile doğru yürüyünce akvaryum var. Biz girmedik vakit kısıtlı olunca.B uradan Boston'a özgü bir olay olan Duck Turlar kalkıyor. Çok sıra olduğu için rezervasyon yaptırdık 3 saat sonraya yer bulabildik. Duck Turlar tank benzeri bir araçla oluyor. Bir süre Boston yollarında gezen araç bir noktada Charles Nehrine iniyor ve su üzerinde ilerliyor, eğlenceli bir olay. Yaklaşık 70 dk sürüyor ve kişi başı 41$. Boston’ın en önemli yerlerini böylece gezmiş oluyorsunuz. Ve tur başlangıç noktasında bitiyor.


Harbour Turdan bir kare

Boston'ın can alıcı renkleri

Duck Turdan manzara Charles River

Duck Tur saatimizi beklerken kıyıda oturduk ve Harbour Tur denilen kıyı kenarı yürüyüşünü yaptık.
Duck turdan sonra otele uğrayıp bu sefer tek gidiş dönüşlük kart alıp metroyu kullandık 4,5$.Worcester’dan sonra metro bulmak nimet gibi geldi. Akşam yemeği için İtalyan mahallesine gittik. Rastegele bir yere oturduk “Paglincas” isimli.  Akardiyon çalan amcalar vardı ama buradaki bütün mekanlar turistik gözüküyordu zaten. Makarna ve birer kadeh şaraba 60$ verdik. Kısacası Boston pahalı bir şehir, ya da bu kurla artık her yer pahalı.
Boston’da ikinci günün ilk durağı Harvard. Dün Duck turda Harvard gezisi kuponu verilince bunu değerlendirelim dedik. Metrodan 12$'a günlük kart alıp kırmız hat ile Harvard’a gittik. Burada 1,5 saatlik rehberli bir tura katıldık. İlginç şeyler öğrendik mesela Harvard’da 1999'a kadar kadınlarla erkekler aynı diplomayı alamıyormuş. Zorunlu yüzme dersleri varmış ilginç okul velhasıl. Tabi çoğu bölüm ziyaretçiye kapalı o yüzden ortadaki boş alanı gezmiş olduk, kampüs olarak çok büyük değil ya da en azından bizim görebildiğimiz kısımlar.

Harvardlı sincap

Harvard 

Daha sonra metroda Kendall MIT durağında inip Longfellow köprüsüne yürüdük. Buradan güzel Boston fotoğrafları çekmek mümkün. Daha sonra metroda yeşil hat ile Prudential Tower’a gidip Cheescake Factory’de yedik yemeğimizi. Açıkçası burası Penny’nin çalıştığı gibi bir yer değil oldukça şık ve yemekler lezzetliydi. Hamburgerler ve cheescake  için 45$ verdik.

Longfellow Köprüsünden Boston manzarası

Pembe yelkenliler harika


Sonraki durağımız Boston Public Garden oldu.B oston Comman'la yanyana bu park. Çok güzel huzur dolu bir yerdi. Bol bol sincap fotoğrafı çektik. George Washington Anıtı da burada. Şehrin ortasında yüksek binaların arasındaki bu parkta birkaç saat geçirdik.

Boston Public Garden





Son durağımız Quincy Markettaki Cheers bar oldu. Burası adını eski bir dizinden alıyor. Bu diziyi bilecek kadar yaşlı değilim neyse kiBurada Boston'ın yerel birası Samuel Adams içtik, fena değildi. Böylece kısa Boston turunu bitirdik. S Silver line ile havalanına geçiliyor. Havalanını ulaşımı oldukça kolay.
Bilen var mı bu diziyi

11 Aralık 2017 Pazartesi

Bloga Dönüş-Bir Amerika Yazısı

2 sene falan oldu hatta öyle uzun oldu ki blog şifremi bile unutmuşum hoş şifrelerimi 15 günde de unutabiliyorum da yani epey oldu işte.Labirentte kaybolan kediydim, bir de labirentin kapısında bekleyen panda vardı şimdi bir de kedinin kuyruğuna yapışan koala var, hal böyle olunca labirentin dışına çıktığımız mı var ne anlatalım.
Madem epey yazmıyorum birilerinin birgün işine yarayacağını düşündüğüm birşeyler yazayım, hayır ben aradım taradım gitmeden bulamadım bu konuda büyük eksiklik var üstelik beyaz yakalıların akın akın göç ettiği bu dönemde, çok ayıp birilerinin daha önce yazmamış olması.Ama sevgili beyaz yakalı nasıl kendini yurt dışına attıysa,nasıl arkasına bakmadıysa oturup bunları yazayım dememiş işte.
Yanlış anlaşılmasın göç ettiğim falan yok  ama iki senenin sonunda yolum Amerikaya düşünce, bir de orada ev kurmak gerekince Amerikan günlük hayatını zorunlu olarak tanımak gerekti.Ama tabi öğrenciyseniz, bekarsanız mütevazi bir hayat kuracaksanız bu yazıya bakın; yoksa öyle kapınızın önünde 3 arabanız olacaksa, ihtiyaçlarınızın başında çim biçme makinası falan geliyorsa burası hiçbir fikir vermez sana.
Öncelikle ev tutacaksanız bunun için Amerikaya gelmeyi bekleyin internet üzerinden bulmaya kalkmayın, size fotoğraflar gelir sözleşme gelir aman ne güzel ev de hazır dersiniz falan ama acı gerçek ne ev vardır ne de size evi kiralayan emlakçı.Bir bakmışsınız dolandırılmışsınız.Dürüstlük Amerikalılar için çok önemli muhabbeti falan filmlerde oluyor, hayır dolandırıldık oradan biliyorum.
Her şeye rağmen Amerikaya giriş yaptınız asıl gerçek şu,her yer bir New York değil, bir Boston değil.Her şehrin bir metrosu yok.Hatta her şehrin bir otobüsü bile yok yani otobüsü var ama olmasa daha iyi.O yüzden ev tutacaksanız birinci kural eğer maceraperest bir kişilik değilseniz, evinizin okula/işe yakın bir yer olmasına özen gösterin. Ya da maceraperest bir kişilik olmayıp araba kullanabiliyorsanız ve paranız varsa hemen bir araba alın.Yok eğer maceraperest bir kişilikseniz, mottonuz “Macera dolu Amerikaysa” otobüs kullanın.Her gün otobüste göreceğiniz tipleri yazsanız ucuz polisiye romancılığından dünyayı kazanırsınız, o derece. Belinde palasıyla doşalandan, marihuna kokan koltuklara; yırtık pırtık giyineninden yarı nüdistlere; açlıktan devrilenlerden obezitenin sınırlarını zorlayanlarına, veteranlardan evsizlere sosyolojinin sınırlarında gezinip psikolojide soluklanacağınız geniş bir yelpaze sunuyor Amerikan belediye otobüsleri.
Mümkünse eşyalı bir ev tutun ve amacınız minimum eşya alarak olayı halletmek olsun.Hizmet sektörü pahalı öyle nakliye, montaj için falan ödeyeceğiniz paraları hesaba katın. İkeadan alacağınız 100 dolarlık masaya, 50 dolar nakliye 80 dolar montaj ücreti verebilirisiniz. Oysa tornavida seti 7 dolar alın kendiniz yapın montajını.
Küçük bir şehirdeyseniz ve arabanız yoksa markete gitmek falan büyük olay.Yerleşim yerleri dağınık oluyor çoğunlukla merkez diye bir yer yok hatta,yer yer mağazaların olduğu plazalar var diyelim. Büyük marketler genellikle buralarda oluyor.Ayrıca Target, Tj Maxx gibi gross marketlerde buralarda yer alıyor. Buralardan epeyce ihtiyaç karşılanabiliyor ama araba şart.Küçük bir şehirde bütün sorunların çözümü arabaya çıkıyor.
Gıda konusunda tutucuysanız salçasız yemek yapmam, zeytinsiz hayatta olmaz falan diyorsanız Latin mahallelerindeki marketlerde bu tür ürünleri bulma şansınız daha yüksek, ama gündüz saatlerinde gidin.

Gelelim örnek şehrimiz Worcester’a.Vustır diye okunuyor tuhaf bir şekilde.New England bölgesinde.Boston’tan yaklaşık bir saat uzaklıkta. Daha çok tıp fakültelerinin olduğu bir şehir.Çok kalabalık değil ama ciddi bir Latin nüfus var. Orada olduğum zaman güneş tutulmasına denk geliyordu ve merkezdeki parkta yapılan etkinlikte Worcester’da yaşayan herkesi gördüm galiba, bir park kadar insan yaşıyor işte.Bir de bu parkın yayında Brew Coffee diye bir kafe var Worcester'ın en havalı yeri burası olabilir.

Worcester Common

Worcesterda Amerikan filmlerinde görmeye alışık olduğumuz tarz bir otelde kaldık, iki katlı, her an bir cinayet işlenecekmiş gibi havası olan.Tavsiye eder miyim etmem ama otel fiyatları gerçekten çok pahalı o yüzden mecburen en ucuzunu tercih ediyorsunuz zaten. Avantajı yakınında Lincoln Plaza denilen yer vardı market, yemek yerleri Target mağazasının olması işlerimizi kolaylaştırdı. Quality Inn&Suites 

Otobüsle ulaşımda bazı ilginçlikler var, mesela yolda gidiyosun şoför arabayı durduruyor inip duran araçlarla sohbete başlıyor, çocuğuna dondurma falan alıyor ve sen otobüste öyle bekliyosun, hadi sen yabancısın sesin çıkmıyor otobüste kimsenin sesi çıkmıyor.O yüzden Worcester otobüslerinin pek dakik olduğunu söyleyemeyiz. Bir de otobüslerin güzergah levhalarında çoğunlukla ırkçılık karşıtı meajlar yayınlanıyor; dakik değil ama sosyal bir misyonu var.

Worcester’da gezmek görmek adına gidebildiğim tek yer UMass’ın yanındaki bu göl oldu.Öğrencilerin kanoya bindiği, 10 metre uzunluğundaki yapay kumsalında insanların güneşlendiği ve Latinlerin mangal partisi yaptığı bu göl Worcester’daki onlarca gölden biri. Lake Quinsigamond. Sincapları ve ördekleri izleyip huzur bulabilirsiniz sessiz bir anını yakalarsanız.


Worcester ev kurma işlerinden dolayı yoğun geçti çok gezip görme imkanı olmadı hoş arabasız zaten gezemezdik, gezebilsek de ne kadar gezilecek yer var şüpheliyim.O yüzden Worcester’ın en büyük avantajını kullandık ve son 2 günümü 1 saat uzaklıktaki Boston’da geçirdik.Bir sonraki yazı Boston..