Işıkları severim ben. Mesela tiyatroya konsere giderim sahne aydınlatmasına takılır gözüm hep.Hava alanına giderken Tebessüm Şehri Pursaklar'ın neon ışıklarından alamam gözümü.Hal böyleyken doğanın eşsiz ışıklarını hayal etmemek olmaz tabi.Kuzey ışıklarını görmek, auroraları fotoğraflamak işte benim mütevazi bir hayalım olmuştu hep.Tabi her güzel şey gibi bu da meşakatli bir yolculuk.Doğru yere doğru zamanda gideceksin, hava açık olacak, ay olmayacak, üstelik güneş aktivitelerinin de yoğun olacağı bir zaman olacak bütün bunların hepsi bir arada olacak ama sen bunların hiçbirinin olup olmayacağını bilmeden bir yolculuk planlayacaksın.Hiçbir şeyi kontrol edemediğin bir gezi de yapabileceğin tek şey dua etmek olabilir.
Gerçi ufak tefek şeyleri planlayabiliyor insan malum hava buz gibi olacağından Türkiye'de bulabileceğin en soğuğa dayanıklı montu, kar botlarını, 5 kat eldiven, 3 kart içlik falan almayı önceden halledebiliyoruz.Abarttığımı düşünenler için bütün bu malzemelerin kullanıldığını belirtirim hatta eksik kalıp orada takviye de olduğunu:)
Ya da fotoğraf için ekipman sağlama gibi.Geniş açı bir lens en az f 2,8. Tripod, kumanda kablosu, yedek piller, yedek kartlar. Kırmızı ışıklı kafa lambası falan.Bütün bunları da önceden hazır etmeniz gerekiyor.
Hazırlıklar tamam olunca İsvecin iyice kuzeyine doğru yola çıktık. Kiruna'dan sonra 1,5 saat araç ile gidince Abisko Doğal Parkına vardık.Burada Abisko Turist Station'da kalıyoruz.Bize ev sahipliği yapan tur ise Lights Over Lapland: http://lightsoverlapland.com/ Her anından herşeyinden memnun kaldığımız için rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Bizim aldığımız tur fotoğrafçılık derslerini de içeriyor.Son derece organize,kaliteli bir ekip. Eee biraz pahalı bunu, tura gelenler arasında Manhattenlı bir plastik cerrah, Teksaslı bir petrol zengini falan olmasından anlıyoruz zaten ama bütün emekli ikramiyesini Mars seyahatine yatırmayı planlayan ben paranın pulun derdinde değilim, en fazla torunlarım arkamdan küfreder diye düşünüyorum.
Hava ilk gittiğimiz gün -20 lerde, bu kalın kıyafetlerimizle bizi pek zorlamıyor ama daha sonra -35 olunca dışarıda durmak gerçekten imkansız hal alıyor.Gece ile gündüz sıcaklığı arasında çok fark yok. Zaten gündüz diye bir şey de çok yok. Hava 11 gibi aydınlanıyor ve 2,5 da tekrar kararıyor. Kaldığımız otelde yalıtım çok iyi içerisi bayağı sıcak oluyor. Kahvaltısı organik ürünlerden oluşuyor, akşam yemekleri ise daha çok geyik eti, kurutulmuş balık gibi yerel lezzetlerden.Yemekler son derece lezzetli olmasına rağmen anlamadığım tek şey çorbayı bit kadar içmeleri.2 kaşık da bitiyor çorbalar bizdeki gibi koca bir kap çorba içme adeti yok o soğuklar için ne büyük bir kayıp.
Her gün birkaç saat aurora fotoğrafçılığı üzerine ders oluyor ya da bir önceki geceden çektiklerimizin değerlendirilmesi.Aslında aurora fotoğrafçılığının temel olayı uzun pozlama.O yüzden tripod şart. Diyaframı en açık konuma getirip ( bu yüzden ne kadar f i büyük bir lensiniz olursa pozlama süreniz kısalacağından işleriniz kolaylaşıyor), ISO yu minimum 800 e ayarlayınca (çok da ISO yu abartmamak lazım bu sefer de gren problemi oluyor) bir de 15,20 saniye kadar poz verince az çok bir şeyler çıkıyor ortaya.Dikkat edilmesi gereken mevzular tripod sarsılmayacak ( soğuk havada problem gerçekten) ışıklı bir ortam olmayacak, kamera ani ısı değişimlerinden korunacak, soğuk hava batarya ömrünü azalttığından hep yedek batarya falan taşınacak.
Aşağıdaki fotoğraflar Canon 450D gövde, Tokina 11-16 f 2,8 geniş açı lens ile çekildi. Ortaya bunlar çıktı işte:
ışıkların hareketi görülebiliyor bu fotoğrafta |
Göz görmese de makine görür kırmızı ışığı |
En yoğun olduğu anlardan biri |
Biraz sanat yapalım dedik dallar falan |
Çıldırtıcı başka bir an |
Hayat kurtarıcı çadır sadece bir dekor değil |
Peki nasıl görünüyor auroralar? Bu olay güneşten gelen yüklü parçacıkların atmosferde dünyanın manyetik alanına girmesi sonucunda foton salınmasından kaynaklanıyor.Genelde yeşil renkte görülüyor nadiren kırmızı pembe mor falan. Gözümüz hep yeşil rengi gördü ama fotoğraflarda zaman zaman kırmızıya pembeye de rastladık.Bunları görebilmek için belli bir enleme çıkmak gerekiyor bizim gittiğimiz yer 68. enlemdeydi, daha aşağısının kurtarmayacağını düşünüyorum. Zaman olarak da kasım-mart arası uygun özellikle aysız bir dönem.
Genelde saat 10'dan sonra aktivite başlıyor ve bir kaç saat devam ediyordu.Bazen hava da bulutluysa anlaşılamıyor aurora var mı yok mu ama fotoğraflara bir bakıyorsunuz gözünüzün göremediği bir yeşil bulut var ama eğer hava açıksa çok net biçimde yeşil hareket eden dalgaları görüyorsunuz.Tabi fotoğraflarda görüldüğü kadar canlı bir yeşil değil ama fotoğraflardakinden çok daha heyecan verici. Biz şanslıydık ki bir gece 2,3 saat boyunca hiç durmadan izleyebildik hatta uzunca bir süre ufkun üzerinde boydan boya bir yeşil kemer olarak kaldı.Özellikle dans eder gibi hareketlenmesi gerçekten mucizevi bir olay.Tabi bütün bunlar olurken -35 derecede parmak uçlarınızın 5 kat çoraba ve demir tozlu ayak ısıtıcılarına rağmen donmaya başlamasından, kameranızın donma emareleri vermesinden, kameranın düğmesine basamayacak kadar ellerinizi hissetmemizden bahsetmiyorum, bunlar ufak detaylar.Doğada mucizevi bir şey oluyorken, ne kadar basit ne kadar ufak canlılar olduğunu anlıyor insan.Kendi dertleri içinde kocaman ama doğanın eşsizliği yanında bir "hiç".
Benim mutluluğumun resmi bu: Donmuş bir göl,yıldızlar ve kuzey ışıkları |