İstanbuldaki son günümüze Çengelköy'de kahvaltı yaparak başlayalım dedi lakin niyetiniz Süper Baba dizisinden bildiğimiz tarihi Çınaraltı çay bahçesine gitmekse yola 8'de falan çıkılmalı,aslında mesele yol değil Kadıköy'den Beykoz minibüsüne binince 15 dakikada mekandasınız da deniz kenarında yer kapmak zor.Eee biz de taaa Ankara'dan geldik her gittiğimiz yerde illa deniz kenarı masada oturmak istiyoruz.Burası tıklım tıklım çayı mekandan alıyorsunuz, kahvaltınızı kendiniz getiriyorsunuz.Bunun için hemen yandaki Çengelköy börekçisinden peynirli cevizli börek alıyorsunuz.Börek de börek ama nefis tabi bu arada vıcık vıcık yağlı bu böreği yerken kalori hesabı yapan bizden değildir.
Mekanda dev bir çınar var,7 yüzyıldan fazladır yaşayan, tarih diye bildiğimiz pek çok şeye tanık olan. Nasıl eşsiz bir şey bu.
Önceden rezervasyon yaptırırım ben, öyle çay bahçesinde oturamam falan diyenler için bir kaç bina ötede Sutiş var onun dışında pek mekan yok Çengelköy'de.Öyle yürüyüş yapabileceğiniz bir sahili de yok ama güzel bir manzarası ve hoş bir mahalle havası var.
Şöyle deniz kenarında bir kahve içelim diye çok dolandık lakin bir yer bulamadık, sonra deniz kenarından vazgeçtik sadece kahve olsun yeter dedik epey aramadan sonra bulabildiğimiz tek mekan Çikolata Kahve.Burası küçük bir dükkan çikolatalarıyla ünlü anladığım kadarıyla, zira Sütiş'te kahvaltıdan çıkanlar ciplerine binmeden önce buraya uğrayıp çikolata alıyorlardı. İçerisinin dizaynı da hoş. Biz sadece kahve içtik.
Gezinin bundan sonra kalan kısmından muaf olabilirsiniz zira biz Kadıköy'e dönmek için Çamlıca otobüsüne bindik ve bütün Çamlıca'yı dolaştık, ben zaten hep Çamlıca'nın ara sokaklarını merak etmişimdir ayrıca yıllardır giderim bir türlü İstanbul'un trafik sorununa da inanmıyordum bunu da gözlerimle göreyim dedim falan böylece 15 dakikada geldiğimiz Kadıköy'e 1,5 saatte dönerek bütün sorularıma cevap buldum.
Şunu da belirtmek isterim ki şarkıda geçenin aksine ne Çamlıca'da bağ var ne de yemyeşil dağları.Bildiğin toz, toprak, inşaat her yer.
Böylece yediğimiz güzelim börek burnumuzdan geldikten sonra Kadıköy'ün ıvır zıvır dükkanlarına attık kendimizi. Moda tarafına yürüyüp Dondurmacı Ali Usta'ya gittik. Meğerse burası pek meşhurmuş, zaten biz de meşhur diye gitmiştik, önünde epey sıra var.Gelelim en pragmatik 2. soruya.Evet dondurma enfesti ve sırayı beklediğimize değdi:)
Dondurmanın fotoğrafı yok,önündeki balonların var |
Moda sahilinde yürüyüp,çimlerde uzanıp dinledik, eski Fenerbahçe İskele'sini izledik,burada bir de kafe var .Son günümüz olması sebebiyle bol bol deniz havası stokladık.
Eeee geldik gidiyoruz hiç karşı tarafa geçmedik diyenler için akşam yemeğini karşıda yiyelim dedik.Yani olayın sizle tabi ilgisi yok da Beyoğlu çikolatası alacaktık aslında, malum çikolata deyince akan sular durur o yüzden üşenmedik karşıya geçtik.İstiklal'de Parole isimli bir mekanda yemek yedik, İstiklal'i tepeden izledik, işte bu fotoğrafı çektim siyah beyazını Ara Güler de çekmişti:) hayır daha sonra Ara Kafe'ye gittik orada gördüm ondan biliyorum.(çarpılacam şimdi)
Sonra fark ettik ki Ankara'yı özlemişiz yooo daha fazla dayanamıyoruz dedik kalktık evimize geri döndük, zaten güzel değil ya İstanbul...