24 Haziran 2014 Salı

İstanbul 2

Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum

Adalardan bir yar gelir bizlere
Aman Allah gözlere bak gözlere

Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık

Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış cafcaflı

Adalarla ilgili niye bu kadar şarkı var, duyan da bütün söz yazarlarının sevdicekleri Adalar'da yaşıyor sanır.Gerçi hanım kızımız diyelim Güngören'de yaşıyor, şair napsın bu durumda.
İstanbul'da 2.günümüzü Adalar'a ayırıyoruz.Kadıköy'den Adalar vapuruna binince yaklaşık bir saatinizi alıyor Büyükada'ya varması. Hava güzelse, martılara simit atmaca (poğaça, kurabiye falan da olur yemek ayırt etmiyorlar) fotoğraf çekmece işlerine girerseniz vakit nasıl geçiyor anlamıyorsunuz.
























Büyükada'nın demografik yapısı %45 Arap ve İranlı turistler, %38 yerli turistler,%7 faytoncular, %3 esnaf,%1 Büyükadalı Rumlar ve Türkler, %6 kedilerden oluşuyor. Bizim Ada'da ilk işimiz iskelenin yanındaki belediye çay bahçesinde kahve molası vermek oluyor.

En güzel Türk kahvesi fincanları bunlar bence
Kahveleri içtikten sonra fayton sırasına geçiyoruz. Farklı güzergahlar için tarifeler asılı.Bence büyük ya da küçük tur almaya gerek yok, lunaparka kadar gidip, oradan tabanvay ile Aya Yorgi'ye çıkmak planımız. Bisiklet sürmeyi planlayanlar için epeyce yokuş çıkılacağını hatırlatmak lazım, her babayiğidin harcı değil.

























Şimdi faytona bindiniz, ada güzel, romantik romantik gezeceksiniz sanıyorsunuz ama ciddi bir engel var, at kokusu.Yazının başında faytoncu popülasyonunu vermiştik %7, her faytoncunun 2 atı olsa, her at günde ortalama 2 kez boşaltım faaliyetinde bulunsa, varın düşünün siz kokuyu:) Şairin ada sahilinde beklediği, Heybeli'de mehtaba çıktığı dönemlerde adada at yokmuş, at popülasyonun artması ile ada temalı şarkı sayısındaki ilişkiyi gösteren çalışma için Bkz grafik1
Grafik 1















Lunapark'ta iniyoruz,  burası faytonların durağı  ve aslında ortada bir lunapark falan yok. Aya Yorgi Kilisesine çıkmak için yarım saat kadar yokuş yukarı çıkmak gerekiyor, yorucu ama yürümekten başka alternatif yok.Bir geleneğe göre dileklerinin kabul olmasını isteyen Rum kadınlar ters ters ve çıplak ayak bu yokuşu çıkıyorlar, bir de çıkarken yanlardaki çalılara ip dolamak gibi bir adet var.Bunların mantığı ne derseniz bilmiyorum belki bu zorlu yolda bunları yapacak kadar çok istemek o dileği; şimdi şöyle düşün evrene ne kadar çok istediğine dair enerji gönderirsen evren de sana öyle karşılık verir (bir plaza kadınının evren ve enerji kavramlarındaki çıkmazı)
Her neyse yolda bez bağlamamak yönünde uyarılar görüyoruz.

Amma ve lakin
Yasaklar delinmek içindir

Aya Yorgi küçük bir kilise,yanında küçük bir çay bahçesi var ve enfes bir manzarası.En pragmatik sorunun cevabı olarak evet manzara  o zorlu yokuşu çıkmaya değer.



Manzaranın tadını çıkardıktan sonra tıslayarak çıktığımız yolu hoplayarak inliyoruz.İnerken çıkanlara acıyan gözlerle bakıyoruz, ooo daha çok yolunuz var der gibi pis pis sırıtıyoruz.Lunaparka dönmeden önce sağda Kır Gazinosu kalıyor, burası salaş bir mekan ama yorgunluğun üzerine bir köfte iyi gider.Güç topladıktan sonra adanın merkezine inmek için fayton yerine yürümeyi tercih ediyoruz.
At kokusu eşliğinde yürüken bir yandan da ada konaklarını beğeniyoruz.Emekli oluncaya kadar yaşarsam, piyangodan para çıkarsa, deprem olmaz ve adaları tsunami yutmazsa,ceteris paribus, bu konağı almaya karar verdim, nasıl ama


Çok güzel olduğundan değil de cihannüması olan evler hep ilgimi çekmiştir,ondan yani:)
Evi de bulduğumuza göre çarşıdaki tarihi dondurmacıdan güzel bir dondurma almayı hak ettik.Vapur saatini beklerken de yine sahildeki çay bahçelerinde oturup ada çayı içiyoruz.


1 yorum:

  1. Yazını okurken "Adalar Kaymakamı" olursa peşine takılırız hayalleri kurduğumuz geldi ama biz hiç Büyükada'ya gitmiş miydik beraber onu bilemedim :)
    Ada temalı şarkılar ile ilgili araştırma ve analiz için ayrıca teşekkürü borç bilirim :)

    YanıtlaSil