Kaş'a gidince dibimizdeki Meis Adasına (Kastellorizo) da gidelim dedik.Ada o kadar yakın ki Meis'ten Kaş'a yüzme yarışları bile yapılıyor.Kaş'tan bakınca direkt Meis'teki evleri çıplak gözle görebiliyorsunuz.Bu bende milliyetçilik duygularımı hareketlendirip rahatsızlık hissi uyandırsa da Kaşlılar ve Meisliler turizmin nimetlerinden olsa gerek alışmışlar birbirlerine.
Meis'e sefer yapan Kaş'ta birkaç firma var.Biz Leak Break firmasının Meis Express turu ile gideceğiz.Bunun için akşamdan pasaportları teslim ediyoruz firmaya, işin ilginç tarafı Meis'ten geri dönene kadar pasaportları bir daha görmüyoruz, yani adayı dolaşırken pasaportlar yanınızda olmuyor.Bizim vize sorunumuz yoktu ama vize gerekiyor bunu da firma hallediyor.Gidiş geliş kişi başı 25€ ve yurt dışı çıkış ücretlerini de firmaya veriyorsunuz.Sefer sabah 10'da başlıyor ve 20-25 dakika sürüyor. Bu arada bir de akşam 18.00 turu var gidip yemek içmek isteyenler için o da 23.00 da geri dönüyor.
Gitmeden önce internette biraz araştırayım demiştim, pek bir şey bulamamıştım, gidince anladım, bit kadar ada. Bir taraftan bir tarafa 15 dakikada yürüdük, ara sokaklara gir çık yarım saat etti.Üstelik sokaklar da bomboş. Sürekli yaşayan nüfusu çok az, onlar da ihtiyaçlarını Kaş'tan gideriyorlarmış. Zaten ada Yunanistan'a en uzak ada, unutulmuş gibi. Sahildeki evler şirin, bu evlerden bir kısmı otel olmuş, önünde birkaç şezlong ve güneşlenen tipler görebiliyorsunuz.Geri kalanı kafe, restaurant falan. Zaten tekneler yanaşıyor biz Türkler hemen restaurantlara doluşuyoruz böyle bir manzara çıkıyor ortaya. Zira biz adanın tek gezilecek yeri olan Kale'ye çıkalım dedik, teknede beraber geldiğimiz yüz küsür adamdan birine rastlamadık, hoş iki tekneyle o kadar adam geldi nereye kayboldular, adada kaldığımız 6 saat boyunca anlamadım; zira arka sokaklarda da kimse yoktu, sahilde ise o kadar adamla insan trafiği oluşması lazımdı ama kalabalık değildi. Şimdi şüpheye düştüm bak, belki de adanın acaip gezilecek yerleri vardı herkes oradaydı ama bizim haberimiz yoktu.
Adada bir tane cami var, müzeye dönüştürülmüş.Hemen yanında bir kafe var, en çok güneşlenen insan buradaydı (4,5 kişi). Buranın arka taraflarından adanın Kalesine çıkılıyor.Buradan adanın güzel bir manzarası görülebilir.Adanın yerleşimi olan bir küçük koyu daha var hemen yan tarafta. Burası daha sakin gözüküyor.
Adanın en büyük canlılığı haftanın üç günü Rodos'tan gelen devasa feribot.Biz kafede oturup kahvemizi içerken dev bir şey gelip, koyun ağzını neredeyse tamamen kapattı, içinden askeri araçlar falan indi ve birkaç da turist.
Gelelim yeme içme kısmına.Bence yok Yunan adaları yeme içme olayında çok aşmışmış, yok çok ucuzmuş gibi laflar efsaneymiş.Bir kere her şey bizimkine benziyor.Grek kafee dedikleri bizim Türk kahvesinin daha büyük fincanda geleni. Baclava dedikleri bizim baklavanın daha hamurumsu, bohça gibi olanı falan.Grek salad dedikleri bildiğin çoban salatasının büyük doğranmışı.
Yemek için Paragadi Restauranta oturuyoruz.yemekler vasattı diyebilirim. Kalamar mesela sossuz geldi, falafel yağ çekmişti falan. Alfa denen Yunan birasını denedik, fena değildi.
Adada en dikkat çekici şey bence kedi bolluğu.Adam başına rahat 3,4 kedi düşüyor.Bir de medeniler tabii Avrupa kedisi olduklarını oradan anlıyorsun, yemeği çatalla yiyorlar, bizimkiler gibi öyle patiyle saldırmak yok yemeğe.
Son olarak Meltemi isimli kafede kahve içip, adayı üç kez daha turlayıp saat 16.00 olan teknenin kalkış saatini bekliyoruz. Bu sırada adaya gelip de kaybolan Türkler Duty Free'de ortaya çıkıyorlar, neyse ki kaybolan kimse olmamış:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder