2 sene falan oldu hatta öyle uzun oldu ki blog şifremi bile
unutmuşum hoş şifrelerimi 15 günde de unutabiliyorum da yani epey oldu
işte.Labirentte kaybolan kediydim, bir de labirentin kapısında bekleyen panda
vardı şimdi bir de kedinin kuyruğuna yapışan koala var, hal böyle olunca
labirentin dışına çıktığımız mı var ne anlatalım.
Madem epey yazmıyorum birilerinin birgün işine yarayacağını
düşündüğüm birşeyler yazayım, hayır ben aradım taradım gitmeden bulamadım bu
konuda büyük eksiklik var üstelik beyaz yakalıların akın akın göç ettiği bu
dönemde, çok ayıp birilerinin daha önce yazmamış olması.Ama sevgili beyaz
yakalı nasıl kendini yurt dışına attıysa,nasıl arkasına bakmadıysa oturup
bunları yazayım dememiş işte.
Yanlış anlaşılmasın göç ettiğim falan yok ama iki senenin sonunda yolum Amerikaya
düşünce, bir de orada ev kurmak gerekince Amerikan günlük hayatını zorunlu
olarak tanımak gerekti.Ama tabi öğrenciyseniz, bekarsanız mütevazi bir hayat
kuracaksanız bu yazıya bakın; yoksa öyle kapınızın önünde 3 arabanız olacaksa,
ihtiyaçlarınızın başında çim biçme makinası falan geliyorsa burası hiçbir fikir
vermez sana.
Öncelikle ev tutacaksanız bunun için Amerikaya gelmeyi
bekleyin internet üzerinden bulmaya kalkmayın, size fotoğraflar gelir sözleşme
gelir aman ne güzel ev de hazır dersiniz falan ama acı gerçek ne ev vardır ne
de size evi kiralayan emlakçı.Bir bakmışsınız dolandırılmışsınız.Dürüstlük
Amerikalılar için çok önemli muhabbeti falan filmlerde oluyor, hayır
dolandırıldık oradan biliyorum.
Her şeye rağmen Amerikaya giriş yaptınız asıl gerçek şu,her
yer bir New York değil, bir Boston değil.Her şehrin bir metrosu yok.Hatta her
şehrin bir otobüsü bile yok yani otobüsü var ama olmasa daha iyi.O yüzden ev
tutacaksanız birinci kural eğer maceraperest bir kişilik değilseniz, evinizin
okula/işe yakın bir yer olmasına özen gösterin. Ya da maceraperest bir kişilik
olmayıp araba kullanabiliyorsanız ve paranız varsa hemen bir araba alın.Yok
eğer maceraperest bir kişilikseniz, mottonuz “Macera dolu Amerikaysa” otobüs
kullanın.Her gün otobüste göreceğiniz tipleri yazsanız ucuz polisiye
romancılığından dünyayı kazanırsınız, o derece. Belinde palasıyla doşalandan,
marihuna kokan koltuklara; yırtık pırtık giyineninden yarı nüdistlere; açlıktan
devrilenlerden obezitenin sınırlarını zorlayanlarına, veteranlardan evsizlere
sosyolojinin sınırlarında gezinip psikolojide soluklanacağınız geniş bir
yelpaze sunuyor Amerikan belediye otobüsleri.
Mümkünse eşyalı bir ev tutun ve amacınız minimum eşya alarak
olayı halletmek olsun.Hizmet sektörü pahalı öyle nakliye, montaj için falan
ödeyeceğiniz paraları hesaba katın. İkeadan alacağınız 100 dolarlık masaya, 50 dolar
nakliye 80 dolar montaj ücreti verebilirisiniz. Oysa tornavida seti 7 dolar alın
kendiniz yapın montajını.
Küçük bir şehirdeyseniz ve arabanız yoksa markete gitmek
falan büyük olay.Yerleşim yerleri dağınık oluyor çoğunlukla merkez diye bir yer
yok hatta,yer yer mağazaların olduğu plazalar var diyelim. Büyük marketler
genellikle buralarda oluyor.Ayrıca Target, Tj Maxx gibi gross marketlerde
buralarda yer alıyor. Buralardan epeyce ihtiyaç karşılanabiliyor ama araba
şart.Küçük bir şehirde bütün sorunların çözümü arabaya çıkıyor.
Gıda konusunda tutucuysanız salçasız yemek yapmam, zeytinsiz
hayatta olmaz falan diyorsanız Latin mahallelerindeki marketlerde bu tür
ürünleri bulma şansınız daha yüksek, ama gündüz saatlerinde gidin.
Gelelim örnek şehrimiz Worcester’a.Vustır diye okunuyor
tuhaf bir şekilde.New England bölgesinde.Boston’tan yaklaşık bir saat
uzaklıkta. Daha çok tıp fakültelerinin olduğu bir şehir.Çok kalabalık değil ama
ciddi bir Latin nüfus var. Orada olduğum zaman güneş tutulmasına denk geliyordu
ve merkezdeki parkta yapılan etkinlikte Worcester’da yaşayan herkesi gördüm
galiba, bir park kadar insan yaşıyor işte.Bir de bu parkın yayında Brew Coffee diye bir kafe var Worcester'ın en havalı yeri burası olabilir.
Worcester Common |
Worcesterda Amerikan filmlerinde görmeye alışık olduğumuz
tarz bir otelde kaldık, iki katlı, her an bir cinayet işlenecekmiş gibi havası
olan.Tavsiye eder miyim etmem ama otel fiyatları gerçekten çok pahalı o yüzden
mecburen en ucuzunu tercih ediyorsunuz zaten. Avantajı yakınında Lincoln Plaza
denilen yer vardı market, yemek yerleri Target mağazasının olması işlerimizi
kolaylaştırdı. Quality Inn&Suites
Otobüsle ulaşımda bazı ilginçlikler var, mesela yolda
gidiyosun şoför arabayı durduruyor inip duran araçlarla sohbete başlıyor,
çocuğuna dondurma falan alıyor ve sen otobüste öyle bekliyosun, hadi sen
yabancısın sesin çıkmıyor otobüste kimsenin sesi çıkmıyor.O yüzden Worcester
otobüslerinin pek dakik olduğunu söyleyemeyiz. Bir de otobüslerin güzergah
levhalarında çoğunlukla ırkçılık karşıtı meajlar yayınlanıyor; dakik değil ama
sosyal bir misyonu var.
Worcester’da gezmek görmek adına gidebildiğim tek yer
UMass’ın yanındaki bu göl oldu.Öğrencilerin kanoya bindiği, 10 metre
uzunluğundaki yapay kumsalında insanların güneşlendiği ve Latinlerin mangal
partisi yaptığı bu göl Worcester’daki onlarca gölden biri. Lake Quinsigamond.
Sincapları ve ördekleri izleyip huzur bulabilirsiniz sessiz bir anını yakalarsanız.
Worcester ev kurma işlerinden dolayı yoğun geçti çok gezip
görme imkanı olmadı hoş arabasız zaten gezemezdik, gezebilsek de ne kadar
gezilecek yer var şüpheliyim.O yüzden Worcester’ın en büyük avantajını
kullandık ve son 2 günümü 1 saat uzaklıktaki Boston’da geçirdik.Bir sonraki
yazı Boston..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder