29 Nisan 2015 Çarşamba

Bir Beyaz Yakalı Klasiği: Amasra- Safranbolu

Efendim beyaz yakalı olmanın da kendine has zorlukları, zorunlulukları var. Kışın kayağa gitmek, yazın Alaçatı'ya gitmek, akşam üstü iş çıkışı bir drink almak, spor salonuna yıllık üyelik yaptırmak, şehre gelen bütün havalı gösterileri takip etmek  ya da 3,4 günlük bir tatilde hemen yurt dışı kaçamağı yapmak gibi.Çok şükür biz de beyaz yakalı olarak elimizden geldiğince bu işin gerekliliklerini yapıyoruz lakin nihayetinde maaşla çalışan insanlarız, harca harca bir yere kadar.Yılın ilk bir kaç ayından sonra Alaçatı yerini kayınpederin yazlığına, akşam üstü drinki yerini Sturbuckta buluşmaya, yurt dışı kaçamağı da yerini "hadi bu civarda bir yerlere gidelim"e bırakıyor:) Gittiğimiz yer Tibet'te trekking yerine Amasra'da balık yemek olsa da beyaz yakalılığın temel gerekliliklerinden vazgeçmiyor, evimizde oturmuyoruz.
Gidiş yolu için tercihimiz Karabük- Safranbolu güzergahı.Yol 4 saat kadar sürüyor. Sabah erken çıkarsanız öğleden önce Safranbolu'ya ulaşabiliyorsunuz ki bu hayati önem taşıyor.Çünkü öğlen 12, 1 gibi tur otobüsleri geliyor ve bu şirin kasaba acaip kalabalıklaşıyor.Neyse ki sokaklarda devamlı lokum ikram ediyorlar da dolaşmak keyifli oluyor.

Fotoğrafçı ruhum açığa çıkıyor, eski püskü ne varsa çekmeye başlıyorum

Bir fotoğrafçı için vazgeçilmez kare: çalışan usta


Ara sokaklar

Bir şeyler atıştırmak için dekorasyonu çok güzel olan bir kafeye oturuyoruz lokumcu aynı zamanda. Kötüleyeceğim için isim vermiyorum. Safranbolu'nun özel ıspanaklı bükmesinden alıyoruz. Ama küçük yerlerin turizmle karşılaştıktan sonra yaşadıkları bir erozyon var: özensizlik.Gelen şey buz gibi ve bayat, üstelik mekanda bizden başka müşteri de yok yani kalabalıktan kaynadık deme şansımız da kalmıyor.Küçük şehrin esnafı turist nasılsa geliyor deyip galiba bir rehavete kapılıyor.Bundan olsa gerek bir noktadan sonra bir gelişme kaydedemiyorlar. Aynı şey Amasra için de geçerli. Buraları belki 4,5 kez ziyaret ettim hep aynı noktadalar.Hele kalabalık müşteri grubu ağırlıyorlarsa hizmet kalitesi iyice düşüyor.Oysa yıllardır yapıyorsun bu işi bir düzene koy artık. Neyse lokumları falan alıp yola çıkıyoruz. Biz çıkarken yeni gelen en az 4,5 tur otobüsü görüp doğru zamanlama diyoruz.

karadenizliler herşeyi kapalı yapıyorlar, gözlemeyi bile

Karabük-Bartın arası yolun bir kısmı dağlık ve virajlı ama tabiatın çok güzel olması, yeşilin arasına serpiştirilmiş küçük evler falan yolu katlanılabilir kılıyor.Virajlardan sonraki kısım ise çok keyifli, iki taraftan ağaçların yukarıda birleşip yolun üstünü kapattığı çok güzel bir yol. Amasra'ya giriş yolunun yenilenmesi sebebiyle teyzelerin meyve falan sattığı seyir tepesi yok olmuş ama yol bayağı rahatlamış. Işıkaltın Otel'de kalıyoruz. Bu manzaralı odaya başka bir yerde 5 katı fiyat ödeyeceğimden odanın kıymetini bilip sık sık pencere önünde oturup dışarıyı seyrediyorum.

Resim yazısı ekle


Amasra'da yapılacaklar Büyük Liman'da mendireğin üstünde yürümek, küplerde oturup açık denizi seyretmek, karşıdan Ukranya'nın dağlarını gördüğünü sanmak, plajda denize ayağını sokup yılın ilk tatilde ayak fotoğrafını çektirmek.Sonra Küçük Liman tarafına geçip güzel bir manzaraya karşı kahve yudumlamak, Ağlayan Agaç çay bahçesine çıkmak (çok çoluk çocuk dolu) bir de Kale'nin surlarında dolaşmak.Bütün bunları akşam yemeğine kadar yapabiliyorsunuz zaten.
.
Fincanlar annemizin çeyizlerinden, her evde olan cinsten:)


Resim yazısı ekle



Akşam yemeğini Mustafa Amcanın Yerinde yiyoruz. Barbun olmaması ve hamsinin bayat olmasıyla hayal kırıklığı yaşıyoruz ama salata ve manda yoğurdu yeter. Ertesi gün ise balık konusunu Çeşmi Cihanda yediğimiz barbun ve mezgit telafi ediyor. Bu arada Amasra'dan ayrılmadan önce bir öğlen balık sefası yapayım diyorsanız bunu 1 den 2 den önce yapın zira 1,5 gibi gibi mekanlara turlar doluşmaya başlıyor.Neyse ki biz tur gelip mekanı doldurmadan önce yemeğimizi bitirmiş oluyoruz.
Dönüş yolunda Devrek-Mengen yolunu kullanıyoruz.Bu yol diğerine göre çok daha rahat, virajlı değil. Böylece görevini ihya eden beyaz yakalılar olarak eve huzur içinde dönüyoruz ve hemen bir sonraki rotayı planlamaya başlıyoruz.

Ben yoğurdun kalıp gibi olanını severim

İşte bir efsane


1 yorum:

  1. samimi yazınız ve de elbetteki otelin manzarası Amasraya tekrar gitme isteği uyandırdı bu beyazyakalının içinde :)

    YanıtlaSil