Geçenlerde bir perşembe akşamı işten gelmiş tam eve doğru ilerliyorum bir baktım bizim mahallenin müezzini ezanı farklı bir makamda okuyor; normalde dört bir tarafımızın camilerle çevrili olmasına rağmen sokak gürültüsünden olsa gerek ezan duyduğumuz pek yok ama bu sefer farklı bir ahenk kendini hemen hissettiriyor.Teknoloji sağ olsun hemen kaydediyorum eve gelip defalarca dinliyorum falan.Babam haklı tabi yıllar oldu hala şu makamları öğrenemedim mesela Bayburtlu Zihninin Şehnaz Divanını belki yüz kere sormuştur, ben de her seferinde tereddüt edip şehnaz diyememişimdir. Artık ne sorsa şehnaz diyorum o ayrı:)
Neyse ezanda beni çeken bir nota var durup durup aynı yerine takılıyorum falan, bu noktadan sonra hislerime güvenip nihavend bu diyorum.Ne de olsa şunca yıllık müzik yolculuğumda neyi sevsem nihavend, neyi sevmesem rast çıktı.Olay tesadüf değil tabi ki, nihavend makamındaki beş koma mi bemol (nim hisar diyoruz biz musikişinaslar he he) sesine özel bir ilgim var öyle ki çocuğum olsa adını nim hisar koyarım o da ileride benden nefret eder. (Ya da Şehnaz koysam babam nihayet Şehnaz divanı öğrendiğime kanaat getirse de artık sormasa:)
Aslında nihavend ezan çok sık karşılaşılan bir durum değil, Osmanlıda perşembe günleri Cumanın gelişini haber vermek için ikindi ezanları nihavend makamında okunurmuş.Günümüzde ise genellikle sabah ezanı saba, öğlen uşşak, ikindi rast, akşam segah ve yatsı ezanı hicaz makamında okunuyor.Ama tabi hocalar her gün aynı makamdan oku oku sıkılabilirler, arada farklı bir makamdan okumaları hoş oluyor.
Nihavend aslında Türk müziğinde çok kullanılan bir makam. Batı müziğinin sol minör dizisine karşılık geldiği için de Batı müziğine en yakın makamlardan biri.Bundan olsa gerek Türkiye'de her konser veren yabancı müzisyen nihavend bir şarkı olan "Üsküdar'a Giderken" i çalar.Bu şarkının bozuk Türkçeyle caz, blues haliyle söylenmiş halini klasik icrasından (efendim biz musikişinaslar icra deriz) daha fazla dinlemiş olabilirim.
Teknik olarak buselik makamının rast perdesine göçürülmüş halidir.Evet bu kısmı size de bana da bir şey ifade etmiyor.İnsanda huzur,rahatlık hissi uyandırır.Babamın nihavend tanımı ise daha ilginç: Eğer dinlerken vals yapar gibi salınma isteği duyuyorsan nihavenddir der ki doğru zannımca pek çok nihavend şarkı da test ettim vals yapmamak için kendimi zor tuttum ( biz zaten buraya Viyana'dan göçmüşüz,oradayken babam bol bol balolara gider vals yaparmış:)))
Tabi nihavend diye her şarkıda mutlu mesut olmuyor insan.Mesela Bekir Sıdkı'nın sesinden Sadettin Kaynak'ın "Bahar Bitti Güz Bitti" isimli şarkısını dinleyince insana bir hüzün çöküyor, pek vals yapma isteği kalmıyor.
Ya da Cevdet Çağla'dan "Bir Dert Gibi Akşam" ı dinleyince....
Bir dert gibi akşam suların koynuna indi.
Gönlümde siyah gözlerinin rengi gezindi.
Nihavend diyince es geçemeyeceğim bir başka muhteşem eser Yahya Kemal Beyatlı'nın sözleriyle "Dün Kahkahalar Yükseliyorken".Bu nasıl bir hüzün nasıl bir mahsunluk değil mi, kahkahaların ötesinden uzaktan geçmek sevgilinin evinin önünden, tamam sandalla geçiyor mehtabın içinden ortam falan o biçim ama olsun mahsun mahsun boynu bükük geçiyor, off ki offff
Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden,
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Gönlümle, uzaklarda bütün bir gece sizden
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Dün bezminizin bir ezelî neş'esi vardı,
Saz sesleri tâ fecre kadar Körfez'i sardı;
Vaktâki sular şarkılar inlerken ağardı
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Gönlümle, uzaklarda bütün bir gece sizden
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Dün bezminizin bir ezelî neş'esi vardı,
Saz sesleri tâ fecre kadar Körfez'i sardı;
Vaktâki sular şarkılar inlerken ağardı
Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden!
Tabi hep hüzün yok nihavendde. Başta da dediğim gibi insanın içini ısıtan bir mutluluk da var aslında.İşte güftesi Nedim'in olup İstanbul kokan, Arif Sami Toker şarkısı, kendi sesinden:
Erişti nev-bahar eyyamı, açıldı gül-i gülşen
Çeragan vakti geldi lalezarın
didesi ruşen
Çemenler döndü ruy-i yare, reng-i lale vü gülden
Çeragan
vakti geldi lalezarın didesi ruşen
Bu yazıyı da müzikte diğer hassas noktam olan Azeri türkülere atıfta bulunarak bitireyim diyorum. Bu nihavend türkü askerde olan kuzenim için geliyor.Bir başka programda görüşmek dileğiyle esen kalın.Necmi Rıza Ahıskan'ın sesiyle "Deryada Deryalıklar"ı dinliyorsunuz efendim.
Deryada deryalıklar ay balam,
Suda oynar balıklar,
Ne bu sevda olaydı
Ne de bu ayrılıklar
Ve son olarak nim hisar aşkına....Münip Utandı'nın sesiyle....
Ben de saba makamını çok severim üstat. Hafif bunalım yapıyor ama olsun: Aman doktor ve Bir dalda iki kiraz (ne kadar hüzünlü değil mi?) ilk aklıma gelenler. Kalemine sağlık, görüşmek üzere.
YanıtlaSilRast konusunda kesinlikle katılıyorum, kendimi muhteşem yüzyılda gibi hissediyorum. Alaaaa ziyadesi ile pek faydalı bir risale olmuş. :)
YanıtlaSilSaba iyi ya en azından tanıyamamak gibi bir durum olmuyor o kadar belirgin ki hemen anlıyorsun saba olduğunu:)
YanıtlaSilO zaman bir yazı da rast üzerine olsun, neden sevmiyorum:)
Nihavend ezanla tanismama vesile oldunuz. Cok hosuma gitti. Azeri turku de cok guzel. Tesekkur ederim. Ayrica kendime bir blog sayfasi olusturma konusunda da blogunuz etkiledi beni.
YanıtlaSilBeğendiğinize sevindim, teşekkür ederim.
Sil